[ad_1]

Moderatörlüğünü Enstitü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Ali Hüseyinoğlu’nun yaptığı panelde konuşmacı olarak Enstitü Müdürü Doç. Dr. İbrahim Kelağa Ahmet ve Enstitü Balkan Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Akyay yer aldı. 

Panele Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Ahmet Hamdi Zafer, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yüksel Topaloğlu, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Levent Doğan, Dış İlişkiler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Rıfat Gürgendereli, YTB Edirne Koordinatörü Fatih Ot, Rumeli Edirne Kültür ve Folklor Derneği Başkanı Ahmet Dörtler ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

 
İSYANIN İLK EVRESİNDE MORA’DA TÜRKLERE YÖNELİK MEZALİM

Rektör Yardımcısı Prof. Ahmet Hamdi Zafer’in selamlama konuşmasının ardından panelin ilk konuşmacısı Doç. Dr. Bülent Akyay “İsyanın İlk Evresinde Mora’da Türklere Yönelik Mezalim” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Sadece Tripoliçe’de değil, aynı zamanda Mora yarımadasının diğer yerlerinde de Türklerin yok edilmeye çalışıldığını belirten Akyay, o dönemlerde bölgeyi gezen seyyahların çizim ve resimlerinden oluşan görsellere de yer verdi. 

1821 yılında isyanın başlamasıyla birlikte asilerin öncelikle Mora kırsalında Türklere karşı düzenledikleri saldırılara ve bu katliamlardan sağ kurtulabilenlerin sığındıkları Benefşe, Anavarin, Gördüs, Atina, Anabolu gibi kale/şehirlere yönelik isyancıların gerçekleştirdiği kuşatmalara değinen Akyay, aylarca çekilen açlık ve susuzluk sebebiyle bu kalelerde teslim olmak zorunda kalan ahaliye yapılanlar hakkında bilgi verdi.

GÖRGÜ TANIKLARINA VE YUNANCA KAYNAKLARA GÖRE TRİPOLİÇE KATLİAMI

 

Panelin ikinci konuşmacısı Doç. Dr. İbrahim Kelağa Ahmet ise “Görgü Tanıklarına ve Yunanca Kaynaklara Göre Tripoliçe Katliamı” başlıklı sunum yaptı. İsyanın başladığı tarihte Mora Eyaletinin merkezi olan ve coğrafi konumu dolayısıyla önemli geçiş yollarının üzerinde bulunan Tripoliçe şehri ve kalesi hakkında seyyahların aktardıklarına ve tarihi kaynaklara dayanarak bilgiler veren Doç. Dr. İbrahim Kelağa Ahmet, Tripoliçe kale/şehrinin yüksekliği 5,5 metreyi bulan surlarla çevrili olduğunu, Türk, Yunan ve az sayıda Yahudi’nin yaşadığı şehre isyan başladığında çevre köy ve kasabalardan isyancıların saldırılarından korunmak amacıyla, güvenli olduğunu düşündükleri için çok sayıda Türk’ün aileleriyle birlikte sığındığını  ve bu nedenle Tripoliçe’nin 40 bini bulan bir nüfusa ulaştığını ifade etti.

TARİFİ MÜMKÜN OLMAYAN BU KATLİAM

Yaklaşık altı ay süren ve gün geçtikçe daha da ağırlaşan kuşatma boyunca Tripoliçe kalesindeki Türklerin Mustafa Bey komutasında kuşatmayı yarmak için asilerle 24 Mayıs 1821 tarihinden başlayarak farklı zamanlarda kale dışında çatışmalara girdiğini ancak başarılı olamadığını ifade eden Doç. Dr. İbrahim Kelağa Ahmet, “5 Ekim 1821 günü Tripoliçe düştü. 

Türkleri hedef alan katliamlar yapıldı. Şehrin düştüğü ilk anlarda Türkler Vali Konağında toplantı halindedir. Olayın şaşkınlığı ve panik halinin hüküm sürdüğü o saatlerde Türkler ailelerini korumak için evlerine koşmuş ve kapıları kapatarak oradan ateş etmek suretiyle kendilerini savunmuşlardır. 

Şehrin dışında sayıları 20 bini bulan ve kale kapılarının tamamının açılmasıyla şehre yayılan asilerden oluşan gruplar zorla evlere girerek içeridekileri öldürmüş ve ellerine geçirdikleri değerli eşyaları yağmalayarak, yakıp yıkarak ilerlemişlerdir. Tarifi mümkün olmayan bu katliam, görgü tanığı Yunan ve Avrupalı gönüllülerin anılarında çok ayrıntılı bir şekilde anlatılır.

Şehrin düştüğü Cuma gününden başlayarak Pazar gününe kadar, üç gün boyunca yaşlı, genç, kadın ve çocuk şehirde yaşayan Türklerin neredeyse tamamı katledilmiştir. Yaşanan katliamın korkunç sonuçları 1821 ve 1828 yıllarındaki iki Fransız nüfus sayımına da yansımıştır. 

İlk sayımda Mora’da 42.750 Türk’ün yaşadığı gösterilmektedir. İkinci sayımda ise tabloda Türklere ait bölüm boş bırakılmıştır. Çünkü hayatta kimse kalmamıştır” dedi.

Haber / Erdal AYDIN
 

[ad_2]

Source link

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *