[ad_1]
Prostat kanserinde en önemli risk faktörlerinin yaş ve aile öyküsü olduğunu kaydeden Nimetigil, “Prostat kanserinin ilerleyen yaş ile görülme sıklığı artar” dedi.
Prostat kanserinin, erkeklerde en sık görülen kanser türü olduğunu belirten Nimetigil, “Kansere bağlı ölümlerde ise ikinci sırada yer alır. Prostat, erkeklerde bulunan, yaklaşık olarak bir ceviz büyüklüğünde, mesanenin altında yerleşmiş, üreme faaliyetleri için çeşitli salgılar üreten bir salgı organıdır. Prostat kanseri, prostat dokusunu oluşturan bazı hücrelerin anormal seyir göstererek tümör yapıları oluşturması sonucu meydana gelir.
Kanserler, prostatın sadece bir kısmından gelişebileceği gibi birden çok kısmında da gelişebilir. Genellikle 65 yaş üstünde görülen bu hastalık erken dönemlerinde hiçbir belirti vermeyebilir. Fakat tedavi edilmezse zamanla büyüyerek idrar kanalına baskı yaratabilir. Böyle hastalarda idrar yapmayla ilgili bazı şikayetler meydana gelir. Tanı ve tedavide geç kalınmış bazı hastalarda kanserli dokular prostat ile sınırlı kalmayıp etraf dokulara yayılım gösterebilir” dedi.
PROSTAT KANSERİNİN NEDENLERİ NELER?
“Prostat kanserinde en önemli risk faktörleri yaş ve aile öyküsüdür” diyen İrmet Hospital Üroloji Uzmanı Op. Dr. Hasan Nimetigil, “Prostat kanserinin ilerleyen yaş ile görülme sıklığı artar. 70 yaş üzeri erkeklerin yüzde 50’sinde, 90 yaş üzerindekilerin de hemen hemen hepsinde mikroskobik düzeyde prostat kanseri tespit edilmektedir.
Hastalığa 50 yaşından genç bireylerde sık rastlanmıyor. Bu nedenle, erken teşhis için 50 yaşın üstündeki erkeklere yılda 1 kez prostat kanseri taraması öneriliyor. Birinci derece aile yakınlarında prostat kanseri öyküsü olanların ise 40 yaşından sonra yılda 1 kez prostat kanseri taraması önerilir” ifadelerini kullandı.
Prostat Kanseri Belirtiler Nelerdir?
Lokalize (prostata sınırlı) prostat kanserinin sıklıkla hiçbir belirti vermeden gelişebildiğini kaydeden Nimetigil, “Prostat kanserinin izlenebilir belirtileri şunlardır: Özellikle geceleri sık idrar çıkma ihtiyacı, idrar yapmaya başlarken zorlanma, damla damla, kesintili idrar yapmak, idrarda ya da menide kan görülmesi” Günümüzde sağlıklı bir erkeğin prostat kanseri olacağını ortaya koyan bir erken tanı yöntemi olmadığını belirten Nimetigil, “Tarama amaçlı olarak kullanılan yöntemler parmakla rektal muayene (prostata yönelik) ve kan testi ile PSA ölçümüdür.
Kan örneğiyle bakılan PSA (prostat spesifik antijen) testi ile prostat kanseri erken teşhis edilebilir. Prostat kanserinin erken teşhisi, tedavi olanaklarının artması açısından önemlidir. PSA, kanser dışında bengin prostat hiperplazisi – BPH (prostat büyümesi), prostatit (prostat iltihabı), cinsel ilişki, biyopsi, rektal prostat muayenesi, idrar yolu enfeksiyonu, idrar yolu girişimleri (sonda takmak) ve ameliyatları sonrasında yüksek çıkabilir.
Bu sebeple PSA’nın yüksekliği kanser olduğu anlamına gelmediği gibi düşüklüğü de kanseri ekarte etmek için yetersiz kalabilir. Bu sebeple prostat kanserinin taraması ve teşhisinde PSA testi, prostat muayenesi ile desteklenebilir. Bu tetkikler sonucu prostat kanserinden şüphelenilen hastalara prostat kanserinin teşhisi için bazı ilave tetkikler yapılabilir” dedi.
“KILAVUZ OLARAK DA KULLANILABİLİR”
Multiparametrik MR yönteminin prostat kanseri şüphesi olan hastalarda tanıyı destekleyebilecek bir görüntüleme yöntemi olduğunu belirten Nimetigil, “Kanserli olan hücre ve dokular hücre yoğunluğundaki artış ve kanlanma gibi kimi özellikleriyle sağlıklı olan dokulardan farklı bir görüntüye sahiptir. Bu sayede multiparametrik MR ile görüntülenmeleri mümkündür.
Bunun yanı sıra, Multiparametrik MR ile tümörün prostat kapsülünü aşıp aşmadığı ve olası lenf nodu sıçramaları tespit edilebilir. Ayrıca bu MR görüntüleri hastaya prostat biyopsisi yapılırken kılavuz olarak da kullanılabilir. Mikroskop altında incelemek ve çeşitli testler yapmak amacıyla, vücudun herhangi bir kısmından doku ya da hücre parçası alınması işlemine biyopsi denir. Prostat biyopsisinde de prostatın farklı bölgelerinden örnekler alınır.
Standart prostat biyopsisinde, lokal anestezi altında rektuma yerleştirilen özel bir cihaz yardımıyla prostattan rastgele parçalar alınır. Daha sonra, patolojik incelemelerde bu dokular içinde kanserli hücre olup olmadığına bakılır. Teknolojinin gelişmesiyle yeni biyopsi yöntemleri geliştirilmiş bu sayede tanı doğruluk oranları arttırılmıştır. Prostat biyopsisi prostat kanseri teşhisi koymada ve tümörün hızlı ve agresif seyredip seyretmediğini belirlemede kullanılır” dedi.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELER?
Nimetigil, “Prostat kanseri tespit edildikten sonra tedavi, hastalığa bağlı faktörler (evresi, yaygınlığı) ve hastaya bağlı faktörler (genel durumu, yaşı, ek hastalıkları) göz önünde bulundurularak planlanır. Tedavi seçenekleri cerrahi, kemoterapi radyoterapi, hormonal tedavi ya da bunların farklı kombinasyonları şeklinde uygulanır. Hastalık erken evrede teşhis edilmişse bir süre herhangi bir tedavi uygulamadan yakın takip önerilir.
En yaygın ve etkili tedavi seçeneği cerrahidir ve genellikle prostatın tamamen çıkarılmasını (radikal prostatektomi) içerir. Eğer prostat kanseri erken bir evrede ise hemen tedavi yerine takip önerilebilir. Cerrahi seçeneği ise prostat kanserinde en yaygın ve etkili tedavi yöntemlerindendir. Robotik, laparoskopik ve açık cerrahi yöntemler mevcut olup her bir cerrahi yöntem hastaya göre tercih edilmelidir. Cerrahi yaklaşımda amaç prostatın tamamının alınmasıdır. Yine erken evrede prostat işin tedavisi (radyoterapi) de uygun hastalarda önemli bir tedavi seçeneğidir. Hastanın içinde bulunduğu şartlar ve genel durumu göz önüne alınarak tedavi şekli belirlenir” ifadelerini kullandı.
Haber / Erdal AYDIN
[ad_2]
Source link