Röportaj: Yusuf Çifci

Teatro Rudius’un yeni müzikli oyunu “Çiçekçi Sokağı”nın prömiyeri, 15 Aralık Cuma akşamı yapıldı. Çiçekçi Sokağı”, 2019 yılında Kosta Kortidis ve Akın Kaplan tarafından “Bir özgürlük meselesi” sloganıyla kurulan Teatro Rudius’un beşinci prodüksiyonu olarak sahneleniyor. Kosta Kortidis’in kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda oturduğu, Akın Kaplan’ın yönetmen yardımcılığını üstlendiği “Çiçekçi Sokağı”nda Kortidis ve Kaplan’la birlikte Wilma Elles, Alp Balkan, İlkay Özşen, Dilara Tabak, Ali Alkın Aydın ve Pari Mayıs rol alıyor. Oyunun şarkı sözleri Kosta Kortidis’in, besteleri Altuğ Akınsel’in, koreografisi ise Alkış Peker ve Alper Akalın’ın imzasını taşıyor.

Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Çiçekçi Sokağı’nın Türkan’ı wilma elles ile oyunu konuştuk

Sekiz yıl aradan sonra tiyatroya döndünüz. Neler hissediyorsunuz?

Çok güzel bir duygu. Geçen gün sunuculuk yaparken çok güzel bir sahnedeydim. Sonra dedim ki yüksek sesle, “Ah, aslında tiyatroyu çok özledim, tekrar oynamak isterim.”. Ertesi gün telefonum çaldı. Akın Kaplan beni aradı, Teatro Rudius… Kosta Kortidis ile bir oyun olacak Çiçekçi Sokağı… Vav! Bu çok büyük bir histi benim için, çok güzel oldu. Onun için ben bunu bir kariyerin çağrısı olarak algıladım ve hemen senaryoyu okudum, çok beğendim. Çok güzel bir duygu, heyecanlıyım.

Yakın bir zamanda anne oldunuz. Oyunun hazırlık sürecinde bu, size zorluk yaratmadı mı?

Tiara Manolya üç haftalıktı. O zaman provalara başladık ve sürekli uyudu. Bu, tabii ki benim için kolaydı. Yeni doğanlar ilk günlerde on – on sekiz saat uyuyorlar ve hep prova saatlerine denk geldi. Onun için problemsiz bir prova süreci geçirdik. Şimdi birazcık büyüdü. İlk defa prömiyer esnasında Tiara Manolya bakıcıyla ve  kardeşleriyle birlikte bıraktım. Onun için de hep birlikteydik. Yani oluyor aslında, annelik ve oyunculuk bir arada oluyor.

İçeride gördüm, şu an sizinle birlikte. Oyunu izleyecek mi?

Şu anda burada evet. Ben onu son dakikaya kadar bırakmayacağım çünkü besliyorum onu aynı zamanda da. En son eve gidecek, sonra hemen tekrar ona koşup yetişeceğim.

Çiçekçi Sokağında hangi karakteri canlandırıyorsunuz? Nasıl bir karakter bu?

Türkan karakterini oynuyorum. Çok güzel bir karakter. Bir anne o da. Destina karakterini iyi biriyle evlendirmek istiyor ve onun için çok ağlıyor;  iyi biri olsun diye. Maalesef tabii ki iyi olanda da yok gibi, az yani. Hem komedi hem dram yaşanıyor.

Oyun, bundan bir bir yüz yıl önce bugünün İstiklal Caddesi’nin popüler bir sokağı olan Çiçekçi Sokağı’nda geçiyor. Nasıl bir istanbul’dan bahsediyoruz?

Çok ilginç çünkü geçen gün ilk defa Çiçek Barı’nda bir etkinliğe davetliydim. Orada ben bu atmosferi birazcık hissettim. Herkesler geldi. Bütün Yeşilçam oyuncuları geldi. Tabii ki ondan önceki zamandan bahsediyoruz aslında ama yine de hafif böyle, bu zamanın esintisini kokladım. Çok güzel bir İstanbul, yani İstanbul’un zaten binbir yüzü var. Tarihi alanları güzel, modern alanları güzel ama Çiçekçi Sokağı’ndaki İstanbul tabii ki görülmeli.

Oyunda Türkan karakterini canlandırıyorsunuz. Oyunda çok fazla konu var ama bu oyun için bir kadın hikayesi diyebilir miyiz?

Evet, yani kesinlikle bir kadın hikayesi diyebiliriz. Aslında oyunda beş erkek oyuncu ve iki tane kadın oyuncu var. Yani hem erkekler için hem kadınlar için izlenilebilecek bir hikaye. Dans da var, şarkılar da var. Yani çok rengarenk bir oyun. Kosta Kortidisi çok beğeniyorum. Yönetmen olarak inanılmaz tecrübeli bir tiyatrocu. Şu anda beş  tane oyunla meşgul. Zaten gerçekten tiyatro böyle kanın içinde geçiyor. Çok iyi bir tiyatro topluluğuna geldim. Teatro Rudius’a teşekkür ederim.

Son dönemde sizin gibi popüler oyuncuların tiyatroya yöneldiklerini görüyoruz ve büyük prodüksiyonlarda da oynuyorlar. Tiyatroya baktığımızda diziler kadar kazandıran bir alan değil. Sizce neden sanatçılar tiyatroya son dönemde bu kadar ilgi gösteriyor?

Bence buradaki trend aslında çok net. Yani biz o kadar dijital bir dünyada yaşıyoruz. Artık her şey ekranda ve yapay zeka da geliyor yavaş yavaş. Onun için bence insanlar böyle gerçek bir şey görmek istiyorlar. Filtresiz bir gerçek görmek istiyorlar. Bunu burada tiyatroda görebilirler. O yüzden tiyatronun şu anda bu kadar revaçta olduğunu düşünüyorum.

Siz Almanya’da da oyunlarda oynadınız. Şimdi de Türkiye’de tiyatroda oynuyorsunuz. Alman ve Türk izleyicisini değerlendirdiğimizde bir farklılık var mı?

Yani onu söylemek için henüz çok erken, çünkü daha bir kez oynadık. Şu anda heyecanlıyım. Sanırım insanlar tüm dünyada aynı. Çok seyahat ettim, çok ülkelerde de uzun bir dönemde yaşadım ve insanlar bütün dünyada aynı. İsmi Hands, Frank, Mehmet, Ali olabilir hiç önemli değil. Aslında insanlar hep birbirlerine benziyor, çok şükür.

Ben tiyatrodaki grup hissiyatını da çok seviyorum çünkü hep birlikteyiz. Bazı setlerde, filmde ya da dizide bazı arkadaşları hiç görmüyorsunuz. Onların sahnesi farklı bir günde çekiliyor ama burada hep birlikteyiz. Baştan sonuna kadar bir aradayız. Dizide de güzel tabii ki eğlenceli ama oradaki çalışma sistemi farklı, her sahne ayrı oluyor. Diğerleri sete gelmiyor, görmüyorsunuz.

Türkiye’de en popüler olduğunuz dizi Öyle Bir Geçer Zaman Ki idi. Şu anda sizi de pek çok insan Caroline olarak tanıyor. Bir rolün üzerinize yapışması sizi rahatsız eder mi?

Yok, kesinlikle rahatsız etmez. Ben aslında bunu çok normal buluyorum. Mesela Beren Saat Aşk-ı Memnu ile her zaman hatırlanır. Erkan Petekkaya bu kadar dizi de çekmesine rağmen her zaman Öyle Bir Geçer Zaman Ki ile tanınır. Öyle değil mi? Şimdi bu yurt dışında da öyle. Yani mesela bir oyuncu aslında her zaman en popüler prodüksiyon ile tanınır. Ama tabii ki ben de bir sürü dizi çektim, bir sürü film çektim ama öyle yani sorun değil. Ben o diziyi de çok sevdiğim için mutluyum bu şekilde.

Almanya’dan geldiğiniz buraya. Hiç şunu dediğiniz oluyor mu? Keşke kariyerime almanya’da devam etseydim, bambaşka olurdu dediğiniz oluyor mu?

İlk başta şunu söyleyeyim Türkiye çok seviyorum. Burada olmaktan son derece memnunum. Çok güzel bir ülke. Havası, insanları, yemekleri, tatil yerleri, muhteşem bir keyif alıyorum Almanya’da da film çektim, Amerika’da da. Orada belki daha uzun süre kalsaydım işte insanlar çevre oluşturuyor ya bu çevreden kopmak aslında mümkün değil gibi. Çünkü artık  her şeyin burada. Yani başka bir yere gitsem baştan başlıyorsun gibi oluyor ve kime güvenebileceğini bilmiyorsun, o en zoru. Özellikle çocukların varsa mesela Amerika’da yaşadım Vaşinton’da. Orada çocuklarımı kimseye emanet edemedim kolay kolay. Bu çevre o kadar önemli ki. Doktor kim, hangi hastane, hangi eczacı, hangi okul, hangi bakıcı, hangi kuaför yani bunun hepsi aslında basit gibi geliyor ama çok önemli konular. O yüzden benim artık burada ortamım oluştuğu için, güvendiğim kişiler olduğu için sanırım hep burada kalacağım.

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *