Röportaj: İbrahim Halil Öztürk

Henrik Ibsen’in 1882 yılında yazdığı “Bir Halk Düşmanı” oyunu, Dr. Thomas Stockman adlı bir doktorun, kentin kaplıcalarının kirli olduğu ve halk sağlığı için tehlike oluşturduğunu keşfetmesiyle başlıyor. Stockman, bu keşfini kamuoyuna duyurmaya karar veriyor; ancak bu durum, onu hem meslektaşları hem de öz kardeşi olan belediye başkanı tarafından dışlanmak ve hedef olmakla karşı karşıya getiriyor.

Norveçli oyun yazarının ölümsüz eserinde usta oyuncu Rutkay Aziz’e Özcan Alpar, Levend Yılmaz, Ebru Saçar, Öykü Eraslan, Mehmet Küçükgünaydın, Lütfi Can Bulut, Enes Sari, Sertaç Sayın, Hüseyin Demir, Emre Boyuneğmez ve Hüseyin Uçurtma gibi isimler eşlik ediyor. Öykü Eraslan oyunda Dr. Stockmann’ın kızını canlandırıyor.  Enerjisiyle dikkat çeken Eraslan genç yaşına rağmen tiyatro dünyasında adından söz ettireceğe benziyor. Mürekkep Söyleşiler’de bu hafta Öykü Eraslan hem “Bir Halk Düşmanı” oyununu hem de Eraslan’ın tiyatro kariyerini konuştuk.

Gayet basmakalıp bir soruyla başlayalım. Bize biraz kendinizden ve AYSA Organizasyondan bahseder misiniz?

Antakyada doğdum ben ve üç yaşındayken İzmire taşındık. 18 yaşıma kadar İzmirde yaşadım. Sonrasında üniversite için İstanbula taşındım. 2022 yılında ilk profesyonel oyunum olan Memleketimden İnsan Manzaraları’nda rol alarak mesleğe ilk adımımı attım.

Sorunun ikinci kısmına gelecek olursam, AYSA,1985 yılından beri Türkiyenin her yerine tiyatro götürme hayaliyle ortaya çıkmış bir organizasyon ve prodüksiyon tiyatrosu. Uzun yıllar köklü tiyatroların turnelerini düzenledikten sonra kendi oyunlarını çıkararak bir prodüksiyon tiyatrosuna dönüşmüştür. İlk günkü vizyonu ve misyonu doğrultusunda da sanat hayatına devam etmekte.

Fotoğraf: Hakan Ulu

Tiyatro oyunculuğuna olan ilginiz nasıl başladı? İlk sahne deneyiminizden bize biraz bahseder misiniz? Sahne deneyimini nasıl değerlendirirsiniz?

Aslında babamın mesleğinden ötürü tiyatronun ortasına doğdum, diyebilirim.  Bu yüzden çocukluğum sahne arkalarında oyun izleyerek geçti. Sahne arkasındaki heyecana şahit olup oyun başladığı anda, yeni bir dünyaya giriş yapmak bana her zaman çok büyüleyici gelmiştir. Büyücü olma hayali kuran bir çocuk olarak gerçek dünyada büyücülüğe en yakın mesleğin oyunculuk olduğunu fark edip, lise yıllarımda tiyatro okumak istediğime karar verdim. Sonrasında konservatuvar sınavlarına hazırlanıp Kadir Has Üniversitesi Tiyatro bölümünü kazandım. Okulumun son senesinde önceden de bahsettiğim Memleketimden İnsan Manzaraları’yla ilk sahne deneyimimi yaşadım. Hem prova süreci hem de sahneleme süreci benim için oldukça öğreticiydi. Olmak istediğim yere adım adım yaklaşmanın heyecanıyla okulun güvenli alanından çıkıp gerçek seyirciyle karşılaşmanın getirdiği endişeyle karışık heyecan birleşmişti.

Canlı performansın heyecanı ve zorlukları hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Heyecan verici olduğu kadar keyifli bir deneyim. Ben özellikle sahneye çıkmadan önce çok heyecanlanıyorum ama çıktıktan bir iki dakika sonra genelde heyecanım yerini yaptığım işten keyif almaya bırakıyor. Bence bu işin heyecanı ve zorlukları bir arada. Yani zorlukları heyecanını doğuruyor, diyebilirim. Örneğin canlı performansın en zor kısmı herhangi bir hatanın geri alınamaması ancak süre içinde bu hatalarla başa çıkmayı öğreniyorsunuz ve bu da heyecanınızı hep diri tutuyor. Sinemadaki steril ortamın aksine hayatın kendisi gibi o anda gelişebilecek olaylarla etkileşimde olmanın heyecanı söz konusu.

Kendi performansınızı değerlendirmek için kullandığınız bir süreç var mı? Kendi gelişiminizi nasıl takip ediyorsunuz?

 Güvendiğim insanlardan ve hocalarımdan geri dönüşler almayı çok önemsiyorum. Saygı duyduğum insanların yorumlarını olabildiğince dikkate alıp kendimi geliştirmek için çabalıyorum. Bunun yanında bir oyuncunun birçok alanda donanımlı olması ve entelektüel olarak birikim yapması gerektiğini düşünüyorum. O yüzden okul sonrasında da çeşitli alanlarda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

“BİR KOMEDİ OYNAMAYI ÇOK İSTERİM”

Başka deneyimler edinmek için hangi tür rolleri oynamak istersiniz?

Çoğu oyuncunun isteyeceği gibi olabildiğince birbirinden farklı karakterlere hayat vermek isterim. Mümkün olduğunca bana farklı saha çalışması alanı sağlayacak ve beni farklı bedenleri fiziksel olarak incelemeye zorlayacak karakterlerle çalışmayı arzularım. Birbirinden çok farklı kültürel ve sosyoekonomik altyapılardan gelen karakterleri canlandırmayı isterim mesela. Bununla birlikte şimdiye kadar hiç komedi oynama şansım olmadı ve o yüzden bir gün komedi oynamayı da çok isterim; bambaşka bir ritmi var.

Sizi etkileyen tiyatrocular veya sanatçılar var mı? Onlardan öğrendikleriniz nelerdir

Tabii ki, dünya tiyatrosundan bir yazar ve yönetmen olarak Wajdi Mouawad’ın oyunlarını çok ilham verici buluyorum. Onun oyunlarından bir hikâyenin ajite edilmeden nasıl anlatabileceğini ve salt gerçekliğiyle de yeterince çarpıcı olabileceğini öğrendim. Yine dünya tiyatrosundan bir örnekle devam edecek olursam, Phoebe-Waller Bridgei idollerimden biri olarak gösterebilirim. Hem bir yazar hem de bir oyuncu olarak ritmin ve zamanlamanın komedide ne kadar önemli olduğunu anlamamı sağlamıştır. Aynı zamanda bazen karakterlerin iç dünyalarıyla ilgili söylemekten kaçındıkları şeylerin aslında bize ne kadar çok şey anlattığını göstermiştir. Türkiyeden ise Seda Türkmen örnek aldığım oyunculardan biri. Alışılagelmedik bir oyunculuk tarzı var. Sahnede dilin bir iletişim aracı olarak kullanılamasına alışığız ancak Seda Türkmenin bunu dilin ötesinde fizikselliğinde de göstermesi beni çok etkiliyor.

Fotoğraf: Hakan Ulu

Bir karakteri canlandırırken onun duygusal derinliklerine nasıl ulaşırsınız? İçsel bir hazırlık süreci uygular mısınız?

Ben gözleme inanan bir oyuncuyum. Bizden farklı olan hayatları içimde bir yerde bulmaktan öte, benzer hayatları ve o karakterlerin davranış biçimlerini gözlemleyip bunları kendi bedenimde nasıl canlandırabileceğime bakıyorum. İçimde olmayan bir gerçekliği, dışarıdan saha çalışması yardımı almadan anlamlandırmanın çok mümkün olduğunu düşünmüyorum.

“Bir Halk Düşmanı” oyunundaki rolünüze nasıl hazırlandınız?

Öncelikle detaylı bir şekilde oyunun okumasını, yazıldığı tarihi ve yazarın araştırmasını yaptım ve karakterin oyunun geçtiği zamanın öncesinde nasıl bir hayatı olduğunu, hayattaki dönüm noktaları üzerine çalıştım. Bunun yanında diğer karakterlerle olan ilişkisini, ne gibi durumlardan nasıl etkilenebileceğini düşündüm. Mümkün olduğunca karakterin nasıl bir gerçeklikten geldiğini anlamaya çalışırım.

Bir Halk Düşmanı oyunundan bir görüntü

Rutkay Aziz gibi duayen bir oyuncuyla aynı sahneyi paylaşmak nasıl bir duygu peki? Çok heyecan verici olsa gerek…

Rutkay hocanın inanılmaz bir sahne deneyimi var ve genç oyuncular olarak ondan gerçekten çok şey öğreniyoruz. Ancak iş sahne üstüne geldiğinde, ki bu söylediğime belki şaşıracaksınız, Rutkay hoca hepimizin rol arkadaşı oluyor; çünkü sahne üstünde kim olduğumuzdan ve ünvanlarımızdan arınıp hepimiz eşit oluyoruz ki bence bu onun bize açtığı çok önemli bir alan.

İlerleyen dönemlerde farklı türlerdeki oyunlarda yer almayı düşünüyor musunuz? Mesela müzikal?

Valla ben düşünüyorum, inşallah onlar da beni düşünür (gülüyor). Konservatuvardaki ses eğitimine ek olarak iki yıldır şan eğitimi alıyorum çünkü uzun zamandır müzikalde oynamak gibi bir hayalim var. O yüzden özellikle bu konuda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

“ŞARKI SÖYLEMEKTEN ÇOK KEYİF ALIYORUM”

Elbette ki yolun henüz başındasınız ve bu soruyu sormak için belki biraz erken ama şimdiye kadarki oyunculuk deneyiminizde çıkarımda bulunduğunuz en büyük ders nedir?

Çok klişe olabilir ama gerçekten bence keyif almak ve anda olmak. Aktif bir dinleyici olmanın ve sadece kendin için değil de partnerin için de sahnede olmanın çok önemli olduğunu fark ettim. Çünkü özellikle dinlediğinizde ve o anda gelişen olaylara reaksiyon verdiğinizde oyun sadece yazılı bir metin olmaktan çıkıp canlı bir anlatıya dönüşüyor.

Tiyatro dışındaki ilgi alanlarınız nelerdir? Varsa eğer öyle bir ihtimal, gelecekte tiyatro dışında neler yapmak istiyorsunuz?

Şarkı söylemekten çok keyif alıyorum ve illüstrasyon yapıyorum. Henüz tiyatro dışında bir meslek düşünmek için mesleğimin çok başındayım. Umarım ekonomik koşullar iyileşir ve ülkemizdeki hiçbir tiyatrocu da başka bir meslek düşünmek zorunda bırakılmaz.

Son olarak genç ve izlediğimiz kadarıyla geleceği parlak bir oyuncu olarak tiyatro oyunculuğu mesleğini seçmek isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Şu an daha yolun çok başında olan bir oyuncu olarak mesleğimin tavsiye vermekten çok tavsiye aldığım bir dönemindeyim. Ama illa ki bir tavsiye vermem gerekirse çalışmaktan bıkmamak gerektiğini ve tavsiye almaktan çekinmemek gerektiğini söyleyebilirim.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *