[ad_1]

Dün akşam saat 19.30’da Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen söyleşiye; Çerkezköy Belediye Başkan Yardımcısı Nedim Yılancı, Tekirdağ Barosu Başkanı Avukat Egemen Gürcün, CHP Çerkezköy İlçe Başkanı Ayfer Dönmez, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. H. Filiz Meriçli, Atatürkçü Düşünce Derneği Çerkezköy Şube Başkanı Dündar Orhan, ADD Saray Şube Başkanı Bülent Kardeş, CHP Çerkezköy Belediye Meclis Üyesi Bulut Becerik, CHP Kadın Kolları Başkanı Emel Şencan ve vatandaşlar katıldı. 

“TARİHİN KISKANDIĞI BİR LİDER”

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşımızın okunmasıyla başladı. Programın açılış konuşmasını yapan ÇYDD Çerkezköy Şube Başkanı Nigar Soyak, “Eğitimli her kadının cumhuriyete borcu vardır” diyerek programa katılan herkese teşekkür etti. ‘Atatürk ve Cumhuriyet’ konulu söyleşide konuşan Dr. Naim Babüroğlu “Selanik’te halktan biri olarak doğdu, adı Mustafa’ydı, Mustafa Kemal oldu. 

Mareşal Mustafa Kemal oldu. 34 yaşında Çanakkale’de Truva’nın intikamını aldı. 38 yaşında milli mücadele yolculuğuna başladı. İdama mahkum edildiğinde 39 yaşındaydı. 40 yaşında 2. Viyana Bozgunuyla başlayan Türk çekilmesini ve toprak kaybını 238 yıl sonra Sakarya Nehri kıyılarında zaferle durdurdu. 41 yaşında 239 yıl sonra ilk defa işgalcilerin hayallerini yerle bir etti. 

 

 

42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurdu ve Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı oldu. Savaşta yendiği düşmanının onun önünde saygı duruşu, 5 bin yıllık yazılı tarihte bir ilkti. Fikriye ve Latife’nin paylaşamadığı Başkomutan aslında hayatı boyunca hep yalnızdı. Evliliği, fırtınalı denizde bir yolculuktu. Milletine yazdığı, sonra üzerini çizdiği ‘beni hatırlayınız’ sözleri hüzünlü bir vedanın kağıda dökülmüş gözyaşlarıydı. 

‘Ölüm demek böyle olacak kızım’ dediğinde son günlerini yaşadığının farkındaydı. Son anı, ulu bir çınarın köklerinin sökülmesi misali devlerin savaşında son perdeydi. Türk gençliğine emaneti, Türk milletine vasiyeti oldu. Savaş tarihinin en büyük komutanlarının kıskandığı bir savaşçı, tarihin kıskandığı bir liderdi” dedi. 

“ÇANAKKALE SAVAŞI, CUMHURİYETİN ÖNSÖZÜDÜR”

 

Mustafa Kemal’in tarih sahnesine ve Türk milletinin huzuruna Çanakkale Savaşları’nda çıktığını söyleyen Babüroğlu, “’Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içerisinde başka kuvvetler yerimizi alır’ emri 34 yaşında genç, cesur, gözü kara ama yakışıklı bir Türk subayı tarafından verildi. 

Düşündüğü tek şey vatan ve milletti. Anafartalar kahramanı oldu. Biz 34 yaşındaki bu genç subayla tanışmasaydık ne milli mücadele yolculuğu ne Türk İstiklal Savaşı ne de cumhuriyetle tanışmış olacaktık. Çanakkale Savaşı aslında cumhuriyetin bir önsözüdür. Çanakkale Savaşı zaferle sonuçlanmasaydı biz milli mücadele kadrosuyla tanışmış olmayacaktık” diye konuştu. 

“SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ KAZANILMASAYDI CUMHURİYET OLMAYACAKTI”

Sakarya Meydan Muharebesi’nin savaş tarihinde çok önemli bir yerinin olduğunu dile getiren Babüroğlu, “Eğer Sakarya Meydan Muhaberesi zaferle sonuçlanmasaydı Büyük Taarruz olmayacaktı. Büyük Taarruz olmadığı için işgalciler Anadolu’yu işgal etmeye devam edecekti ve Cumhuriyet olmayacaktı” dedi. 

“CUMHURİYET BİR GECEDE İLAN EDİLMEDİ”

 

Mustafa Kemal’in hayatından kesitler sunan Dr. Naim Babüroğlu, “Mustafa Kemal 28 Ekim 2023’te arkadaşlarına ‘Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz’ dedi. Ama Mustafa Kemal Paşa cumhuriyeti bir gecede ilan etmedi. 

Cumhuriyet, Mustafa Kemal’in kafasında uzun yıllar boyunca, gençliğinden itibaren şekillenen Türkiye’nin modernleşme projesinin bir eseridir. Cumhuriyet ilan edilmeden önce Mustafa Kemal’in çeşitli zamanlardaki belgelerde cumhuriyetin adı yok ama cumhuriyeti tarif eder. Cumhuriyet Mustafa Kemal’in beyninde uzun yıllardan beri şekillenmiş” diye konuştu. 

“ATATÜRK’ÜN CUMHURİYETİ ATATÜRK’ÜN MUCİZESİDİR”

 

Cumhuriyet ilan edildiğinde ülkenin nüfusunun 13 milyon olduğunu söyleyen Babüroğlu, “Bunun 3 milyonu trahom hastasıydı. Her yerde sıtma, verem, tifüs gibi hastalıklar vardı. Evlerin yüzde 96’sında tuvalet yoktu. Okuma yazma oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4’tü. Doğu Anadolu’ya doğru gidildikçe okuma yazma oranı sıfıra düşüyordu. 

1 Kasım 1928’de en muhteşem devrimlerden biri olan harf devrimi yapıldı. Harf devrimiyle beraber okuma yazma ve eğitim düzeyi arttı. Bazıları ‘bir gecede cahil kaldık’ der. Okuma yazma oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4. Bundan daha büyük cahillik olur mu? Maalesef tarihe nankörlük edenler de var. Cumhuriyet ilan edildiğinde tüm Türkiye’de sadece 72 ortaokul, 23 lise, 1 üniversite vardı. 

Tüm Türkiye’de sadece 337 doktor, 434 sağlık memuru, 60 eczacı vardı. 150 ilçede hiç doktor yoktu. Toplam 40 bin köyün 37 bininde okul, posta, yol yoktu. İşte cumhuriyet böyle bir miras devraldı. Hazinede para yoktu. İnsanlar yoksuldu. Eğer bir mucize varsa Atatürk’ün cumhuriyeti Atatürk’ün mucizesidir.  72 ortaokul, 23 lise, 1 üniversite ile başlayan yeni cumhuriyet, kurulduktan 3 yıl sonra Kayseri’de kendi uçak fabrikasını kurar ve 1926-1942 yılları arasında 212 uçak üretir. 

1934 yılında da İran devletine bakanlar kurulu imzasıyla bir Türk uçağı hediye eder. Bana itibar ne derseniz, itibar budur. Hani itibar itibar diyoruz ya bundan büyük itibar olur mu? 337 doktorla başlayan bu cumhuriyet, 15 yıl sonra kendi aşılarını üretir ve dünyada kolera hastalığı olduğunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti Çin’e 1 milyon aşıyı yardım olarak gönderir. İtibar budur” diye konuştu.

“KADIN VE ERKEĞİ EŞİT DURUMA GETİRDİ”

Asıl büyük devrimin kadınlara verilen haklar olduğunu söyleyen Babüroğlu, “Cumhuriyet kurulduğunda nüfus sayımında kadınlar sayılmıyordu. 29 Ekim 1923’te kadının adı yok, kadının yargıç, pilot, profesör olması hayalden öte bir şey. Mustafa Kemal Paşa, cumhuriyeti kurduktan 3 yıl sonra bir mucizeye imza atar ve medeni kanunla Türk erkeği ile Türk kadınını eşit duruma getirir. 

1930’da belediye seçimlerinde, 1933’te muhtarlık seçimlerinde ve 1934’te de milletvekili seçme ve seçilme hakkını kadınlara verir. Batının en modern ülkelerinden İtalya, Fransa gibi ülkeler bizden 10 yıl sonra, 1944’te kadınlarına bu hakkı verecek. İsviçre gibi modern Avrupa ülkeleri de 1971’de verecek. Eski Türkiye’nin itibarı budur” ifadelerini kullandı. 

“CUMHURİYET TEK ADAMLIK DEĞİLDİR”

 

Türk İstiklal Savaşı’nda Türk kadının önemine dikkat çeken Babüroğlu, “Atatürk, ‘Dünyada hiçbir milletin kadının ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet ettim diyemez’ der. Kadınlar erkeklerden cesurdur. Daha aydınlık bir Türkiye için ilk adımı atacak olan da kadınlardır. 

Çünkü kadınlar kendilerine verilen hakların öneminin farkındadırlar. Toplum hayatından, Türkiye’den kadını çıkarın geriye Afganistan kalır. Atatürk’ü, Türk kadınını, cumhuriyeti Türkiye’den çıkarın geride yaşanılan Afganistan kalır. Bazıları ‘Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı ırkçı’ der. Atatürk’ün cumhuriyeti ırk, din, mezhep, inanç, cins ayrımı yapmaz. 

Ayrıştırıcı değil birleştiricidir. Atatürk’ün cumhuriyetiyle ümmet millet olur, kul değerli birey olur. Atatürk ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir’ der. Türk halkı demez, ayrıştırıcı değil birleştiricidir. Atatürk’ün cumhuriyeti, Anadolu’nun doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde, merkezinde İç Anadolu’dan yoksul bir mahalleden, köyden, sahipsiz ve isimsiz insanları Genelkurmay Başkanlığına, Başbakanlığa, Cumhurbaşkanlığına taşıyan rejimin adıdır. 

Atatürk’ün cumhuriyeti liyakattir, fırsat eşitliğidir, doğuda Mardin’de yoksul bir ilçeden anne ve babası okuma yazma bilmeyen Aziz Sancar’ı Nobel bilim ödülüne taşıyan, Süleyman Demirel’i fakir bir köyden ‘Çoban Sülo’ olarak cumhurbaşkanlığı makamına çıkaran rejimin adıdır. Cumhuriyet fırsat eşitliğidir. 

Babadan oğula geçmez. Cumhuriyet tek adamlık değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm zorluklara rağmen, Atatürk’e yapılan tüm haksızlıklara ve saldırılara rağmen kökleri henüz sökülmemiştir. Çünkü Atatürk’ün cumhuriyeti fırsat eşitliğidir, liyakattir” diye konuştu. 

“SAVAŞ BOYUNCA MECLİS BİR SANİYE KAPANMAMIŞTIR”

 

Bazı tarih nankörlerinin Atatürk’ü diktatörlükle suçladığını söyleyen Babüroğlu, “Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, Sovyet Rusya’da Stalin, Portekiz’de Salazar, İspanya’da Franco, Romanya’da 2. Carol ve Yunanistan’da Metaksas gibi liderler iktidarı ele geçirdikten sonra diktatörlüklerini ilan ederken, Atatürk medeni bilgiler kitabını yazıyor, Türk kadınına, Türk gençliğine ve Türk toplumuna demokrasiyi, insan haklarını ve özgürlüğü anlatıyordu. 

Dünya tarihinde hiçbir millet kendi kurtuluş savaşını verirken, meclisi 24 saat çalışarak vermemiştir. Mustafa Kemal’in milli egemenliğe olan aşkı öyle büyük bir aşktı ki arkadaşına der ki ‘Ben mecliste çatışırım, meclisle dövüşürüm, meclisle kavga ederim ama ben meclissiz yapamam’ Dünyanın en kutsal, en haklı ve en meşru savaşlarından biri olan Türk İstiklal Savaşı boyunca meclis bir saniye kapanmamıştır. Başkomutan olarak zaman zaman gidip mecliste hesap vermiştir. Mustafa Kemal’in milli egemenlik ve demokrasi anlayışı budur” dedi. 

ÇİÇEK TAKDİM EDİLDİ

Söyleşinin ardından ÇYDD Çerkezköy Şube Başkanı Nigar Soyak tarafından Dr. Naim Babüroğlu’na ÇYDD Kurucu Başkanı merhum Türkan Saylan’ın fotoğrafı ve çiçek takdim edilirken, ÇYDD Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. H. Filiz Meriçli’ye de çiçek takdim edildi. 

Söyleşinin sona ermesinin ardından Emekli Tuğgeneral, öğretim üyesi Dr. Naim Babüroğlu, kitaplarını imzaladı. 

Haber / Gülveren ALTUNOĞLU
 

[ad_2]

Source link

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *